Zararlı Türleri
Yüksek adaptasyon yetenekleri sebebiyle dünya genelinde 3500’den fazla tür ile temsil edilen hamamböceklerinin 30 kadar türü insanların bulunduğu mekânlarda yayılış gösterir. Ülkemizde yayılış gösteren ve en çok bilinen 4 önemli türü bulunmaktadır. Bu türler;
Blattella germanica L. (Alman Hamamböceği).
Blatta orientalis L. (Doğu-Oriental hamamböceği),
Periplanata americana L. (Amerikan hamamböceği),
Supella Longipalpa (F.) (Kahverengi-bantlı hamamböceği) dir.
Hamamböcekleri aktif hareket ettiklerinde kendi tükettikleri besinden daha fazlasını çeşitli hastalık etmenleri ile kontamine ederler. GIDA, SU VE SICAĞA İHTİYAÇLARINDAN DOLAYI İNSAN OLAN HER YERDE AKTİFTİRLER. Çiğneyici ağız yapısına sahip hamamböcekleri yaşadıkları ortamda bulunan hemen hemen her türlü şeyle beslenirler. Dizanteri, gıda zehirlenmeleri, verem, gastroenteritis, antrax, pnomoni, hepatit, mantar hastalıkları, astım gibi çeşitli hastalık mikroplarını taşır ve bulaştırırlar. hamamböceklerinin bulunduğu konutlarda yaşayan kişilerde özelliklede çocuk ve yaşlılarda alerjik reaksiyonlar ortaya çıkma olasılığı daha yüksek seviyededir. astım hastalarının büyük çoğunluğunun, astım hastası olmayan kişilerin yaklaşık %10’nun hamamböceklerine alerjisi ortaya çıkabilir. bacakları birçok robot bacağı için esin kaynağı olan hamamböcekleri hızlı hareket edebilme ve birçok zemine rahatlıkla tırmanabilme yeteneğine sahiptirler.
Hamamböceği Mücadelesi
Özellikle yüksek vakum kapasitesine sahip elektrikli süpürgelerle yapılan temizlik sayesinde hamamböcekleri ve yumurta paketleri rahatlıkla toplanabilir. Hamamböceklerinin bulunduğu ortamlarda alerjen miktarı çok yüksek oranlarda bulunabileceğinden mutlaka filtreli cihazlar kullanılmalıdır. Yapışkan tuzaklar hamamböceklerinin bulundukları ortamdaki yoğunluklarının takip edilmesinin yanı sıra az sayıda hamamböceğinin yakalanmasını da sağlar. Yapışkan tuzaklar evcil hayvanların ve çocukların rahatlıkla ulaşamayacağı yerlere yerleştirilmelidir. Yeni evlerde, taşınacak mobilyalarda hamamböceği yerleşme olasılığı fazladır. Bu sebeple küçük kutu ve ambalajlarda hamamböceği bulaşması olabilir. Küçük kutular plastik bir çantaya konup, ağzı kapatıldıktan sonra kış aylarında dış ortamda, yaz aylarında sıfır dereceye yakın sıcaklıklarda 10 güne kadar tutulabilir. Soğutucudan çıkarılan malzemeler temizlendikten sonra tekrar kullanılabilirler. Eğer hamamböceği popülasyonu beklenilenden daha yüksek seviyede ise öncelikle yoğunluğunun takibi için yapışkan tuzaklar kullanılır. Yapışkan tuzaklar özellikle hamamböceklerinin bulunabileceği dolap arkaları, lavabo altları, fırın ve buzdolabı gibi cihazların motorlarının arkaları, kiler ve depo gibi alanlara zemine ve köşelere yakın yerleştirilir. Yapışkan tuzaklara yakalanan birey sayısı dikkate alınarak insektisit uygulaması yapılmalıdır. Hamamböceklerine karşı yaygın olarak kullanılan ürünlerin başında kalıcı özellikteki sentetik piretroit grubu ürünler gelmektedir. Bu ürünler genellikle sırt pulverizatörü yardımıyla hamamböceklerinin gizlenebileceği veya hareket halinde bulunabileceği süpürgelik, dolap arkası, lavabo gider çevreleri, foseptik kapaklarının iç yüzü, rögarlar gibi alanlara uygulanırlar ve uzun süre etkinlik gösterirler. El tipi aerosol ürünler ise genellikle hamamböceğine karşı kısa sürede etkinlik sağlamaktadır.
Sivrisinek
Dünya genelinde 3500’ün üzerinde türü tespit edilen sivrisineklerin (Diptera: Culicidae) ülkemizde yaklaşık 60 türü kayıt edilmiştir. Sivrisinekler holometabol (tam başkalaşımlı) böceklerdir. Hayat döngülerinde dört dönem bulunmaktadır. Su içerisinde yumurtadan çıkan larvalar birbiri ardı sıra üç gömlek değiştirdikten sonra pupa evresine ulaşırlar. Bu evre ergine ait organların ortaya çıktığı evredir. Ortamın sıcaklığı, nemi, suyun fizikse ve kimyasal özellikleri, gün uzunluğu, iklimsel değişimler gibi faktörler gelişim süresini etkilemektedirler. Yumurtadan ergin bireye kadar olan süreç yaklaşık iki hafta kadar sürmektedir. Yaz geceleri hemen hemen her yerde bulunabilen bu canlılar özellikle durgun havalarda kan emecekleri canlı etrafında uçuşarak farklı vücut bölgelerinden (yüz, el, kol ve bacak gibi) kan emmeye çalışırlar. Bazı sivrisinek cinsleri günün her saatinde kan emebilirken, bazıları sadece gün doğumu veya gün batımına yakın saatlerde kan emerler. Kan emilen yerde rahatsız edici kaşıntı meydana getirmelerinin yanı sıra, birçok bulaşıcı hastalığın vektörlüğünü de (taşıyıcı) yaparlar.
Ergin bireyler ince yapılı, başları küçük, gözleri iri, antenleri ve hortumları ince uzun yapılı, kanatları dar ve uzun yapılı boyları 3–12 mm arasında değişen bireylerdir. Dişilerin anten setaları seyrek ve kısa, erkeklerin anten setaları ise çok sık ve uzundur. Bu setaları değişik duyu alma görevlerine sahiptir ve dişi ile erkek ergin bireyi rahatlıkla ayırt etmede kullanılan bir özelliktir. Altı iğneli sokucu-emici yapıda hortuma sahiptirler. Dişi birey konağa konunca alt ve üst çene oluşumları ile deriyi keserek, alt dudak dışındaki tüm ağız parçaları yardımı ile kan emilimi yapılır. Erkek sivrisineklerin hortumu iyi gelişmemiştir ya da çene oluşumları çok az gelişmiştir. Bu nedenle
erkek bireyler kan emmezler.
Her çeşit göl, bataklık, doğal çukurlar, taş oyukları, ağaç kovukları, çayır ve ormanlarda birikmiş kar ve yağmur suları, yosunlarla sarılmış durgun su odakları, kullanılan veya bırakılmış su sarnıçları, havuzlar, çeltik üretim tarlaları, sulama kanalları, açıkta kalan lağım suları, fabrika ve direnaj kanalları gibi yerlerdeki temiz, az tuzlu, kirli sular, otomobil mezarlıkları, konutların çevresine bırakılan fıçı, varil, otomobil tekerleği, kova ve saksı tipi yerler sivrisineklerin üreme yerleri (jit) dirler.
Taşıdığı Hastalıklar
Filariya
Sıtma
Humma
Batı Nil Virüsü
Sivrisinek Mücadelesi
Kimyasal Mücadele
Larva Mücadelesi
Sivrisinek mücadelesinin temeli larvasidal uygulamalara bağlıdır. u Hava sıcaklığı 15C˚’nin altına düşmediği her dönem yapılmalı. (Her mevsim mücadele gerekebilir.) u Üreme alanlarını bulup, bölge keşfinin eksiksiz yapılması gerekir. Keşif sonrası oluşan bilgileri içeren harita hazırlanmalı.Fiziksel olarak yok edilemeyen alanlara larvasit uygulanmalıdır.
Uçkun Mücadelesi
Uçkun popülasyonunun yükseldiği durumlarda lokal alanlarda alan spreylemesi yapılmalıdır. Bununla birlikte problem kaynağını bularak ,larvasidal uygulamaya geçilmelidir. Böylece probleme gerçek çözüm sağlanmış olur.
KARASİNEK
Ev sineği (Musca domestica L.) halk arasında karasinek olarak bilinmekle birlikte gerçekte dünya literatüründe ‘house fly’ yani ev sineği olarak görülmektedir. Karasineğin (black fly) dünya literatüründe karşılığı ülkemizde özellikle akarsular içerisinde gelişimini tamamlayan ve yaygın olarak görülen Similium cinsi sinekler oluşturmaktadır. Musca cinsi içerisinde çok sayıda (70 kadar) tür olmasına rağmen görünüş ve biyolojileri birbirine benzemektedir.
Ev sinekleri insanların kullandıkları besin maddeleri ve organik atıklarla beslenmektedirler. Direk güneş ışığına maruz kalmayan gölgelikli alanlarda insan ve hayvan barınaklarında sıklıkla rastlanırlar. Ev sineklerinde kursak geçici olarak besin deposu görevi de yapar. Besin maddesi kursakta bir miktar çiğnenir. Kursak içeriği hortumun ucuna gelerek küçük damlacıklar şeklinde zemine damlar. Bu damlatma işlemi hastalıkların yayılmasının başlıca nedenidir. Böylece daha önce dışkı, atık maddeler ve bozulmakta olan besinlerden alınan hastalık etmenleri insanlara doğrudan ya da besinler aracılığıyla bulaştırılır. Beslenme şekilleri ve davranışları halk sağlığında büyük önem taşıyan ev sinekleri insanlarda tifo, kolera, dizanteri, tüberküloz gibi başlıca hastalıklara neden olan virus, bakteri, mantar ve nematodlara mekanik vektörlük yaparlar.
Hayvan yetiştirme çiftliklerinde popülasyon yoğunlukları fazla olursa tavukların yumurta üretimini düşürmekte ve yumurtanın şeklinde bozuklukların ortaya çıkmasına neden olmakta, benzer şekilde büyük ve küçükbaş hayvanların süt verimin olumsuz etkilemektedirler. Bu türdeki tesislerdeyapışkan tuzaklar kullanılarak popülasyon takibi yapılmalıdır.
Ev Sineği Mücadelesi
Çöp poşetlerinin çöp toplama amacı ile kullanılması, üreme alanlarının özellikle çöplerin ve gübreliklerin yok edilmesi, larva mücadelesinde üreme alanına larvasitlerle ilaçlama yapılması ve erginlere karşı kalıcı uygulama, sıcak ve soğuk sisleme çalışmaları yapılması şeklinde yapılmaktadır. Soğuk sisleme (ULV) ve sıcak sisleme (TF) çalışmaları genellikle ergin popülasyonunu kırmak amacıyla 1-2 hafta aralıklarla uygulanabilir. Ancak yapılan çalışmalarla bu yöntemler ağırlıklı olarak yürütülse de larva mücadelesi destekli yapılacak çalışmalar başarıyı arttırır. Özellikle kitin sentez inhibitörleri ve juvenil hormon analogları ile yapılacak larva mücadele çalışmalarında 2-3 hafta içerisinde ergin çıkış oranlarında yüksek oranda azalma görülür. Larva gelişim ortamlarına uygulama yapıldığında uygulama yapılan zeminin en az 10-15 cm derinliklerine kadar insektisit
karışımının ulaşması, nemlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle insektisitlerin bol sulu karışımlar olarak uygulanması faydalı olacaktır. Özellikle büyükbaş hayvan çiftliklerinde açığa çıkan gübrelerin yönetimi, üstlerinin kapatılması ve larvasitlerle ilaçlanması oldukça başarılı sonuçlar doğurmaktadır.
Yakarcalar ( Tatarcık, Kum sineği)
Yakarcalar (Tatarcıklar, kum sinekleri) Insecta (böcekler) sınıfı, Diptera (iki kanatlılar) takımı, Nematocera alttakımı, Psychodidae ailesi, Phlebotominae alt ailesi içinde sınıflandırılırlar. Ülkemizde özellikle Güneydoğu Anadolu, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde yaygın olarak görülmekle birlikte, yapılan farklı araştırmalarda yaklaşık 25 yakarca türü tespit edilmiştir. Bu böcek grubu halk arasında yakarca, tatarcık, güp düşen ve yakağan gibi yöresel isimlerle adlandırılmaktadır. Ülkemizde yayılış gösteren türler ağırlıklı olarak Phlebotomus cinsine ait türlerdir. Erginlerin vücut büyüklükleri sivrisineklerin yaklaşık 1/3’ü veya ¼’ü kadardır.
Yüksek nem oranına sahip, ışığın az olduğu veya karanlık alanlarda, rüzgârdan fazla etkilenmeyen ahır, hayvan barınağı ve evlerin duvarlarındaki çatlaklarda, oyuklarda ve mağaralarda yaşamayı tercih ederler. Larvaları organik atıkça zengin ve nemli alanlarda (çürümüş bitki, çim birikintileri, yaprak küfleri, hayvan dışkıları, gübrelerde, mağaralarda ve kaya diplerinde) gelişir. Dört larva evresinin yaklaşık 3-4 haftada tamamlanmasının ardından pupa oluşur, pupa evresi yaklaşık bir hafta kadar sürer ve pupadan ergin çıkışı olur. Erginleri 1–2 hafta yaşabilmektedir. İyi uçamazlar bu nedenle rüzgârlı günler dışında ergin hale geldikleri alandan 50–200 m kadar alana yayılış gösterirler.
Taşıdığı Hastalıklar
Kan emdikleri bölgede yakıcı ve kaşındırıcı, ateşli ve alerjik deri enfeksiyonuna yol açabilir. Ülkemizde özellikle Leishmania parazitleri tarafından oluşturulan şark çıbanı hastalığının ve tatarcık humması etkenlerinin taşıyıcısıdırlar.
Mücadelesi
Erginlerinin gizlendiği alanlara kalıcı insektisitler uygulanmakta, yaz aylarında ise yine erginlere karşı geceleri sıcak ve soğuk sisleme çalışmaları ile mücadele yapılmaktadır.
Yakarcaların bazı türleri özellikle fare ve rodent gibi kemiricilerin yuvalarını mesken olarak kullanabildiğinden sorun olan bölgelerde kemirgen mücadelesinin düzenli olarak yapılması ve kontrol edilmesi, kemirgen yuvalarının bozulması veya kullanılamaz hale getirilmesi gerekmektedir. Özellikle yaşam alanları etrafında mağara ve oyuk gibi alanlarda yakarcaların gizlenme olasılığı yüksek olduğu için bu alanlarda mutlaka hedef dışı canlılara zarar vermeyecek şekilde koruyucu tedbirler alınmalıdır.
Termitler
Termitler genelde sıcak aylarda ortaya çıkarlar. Ev ve iş yerlerinin tamamında gözükebilirler. Termitler için ilaçlama yapılması gerekmektedir. Tecrübelerimiz ve kullanmakta olduğumuz kaliteli ürünler ile %100 başarı sağlanmaktadır.
FARE
Dünya üzerinde fare ve sıçanlar, Antarktika kıtası dışındaki hemen her bölgede bulunur. Genelde yaşam yerini seçmede, yiyeceklere ulaşabilme durumunu göz önünde bulundurur. İnsanların yaşadıkları hemen her yerde bulunur ve onların besinlerine ortak olurlar. Yediği besinlerin yanında en az on katı kadarını kirleterek zarar verirler. Hastalık taşıyıcıdırlar. Kemiricilerin bulaştırdığı hastalıkların en korkuncu koyu renk kabarcıkla deride beliren ve siyah ölüm denilen veba hastalığıdır. İnsanlara veba hastalığı sıçan piresi tarafından kemiricilerden taşınmaktadır. Kemiriciler gıda maddelerini kıl, dışkı ve idrarları ile kirleterek kullanılamaz hale getirirler. Kemiriciler ekili ve depolanmış ürünleri, kumaş ve inşaat malzemelerini tahrip ederler.
Ayrıca elektrik, telefon, bilgisayar kablolarını, tahrip ederler. Çevre şartlarına üstün bir uyum yeteneği gösterir. İnsanlarla birlikte bulunur ve çok hızlı üreme kabiliyetine sahiptir. Fare ve sıçanlar genelde gececidir (gece hareket ederler). Küçük gruplar halinde yaşar ve grup içerisinde belli kurallar hâkimdir. Yaşam kurallarına sıkı sıkıya bağlıdır, şüpheli herhangi bir yiyeceği
tüketmeme eğilimindedir, bilmedikleri, yabancı barınaklara girmede ve yerleşmede tereddüt ederler. Fare ve sıçanlar, en hızlı çoğalan canlı türlerindendir. İlkbahar ve sonbaharda üreme aktiviteleri artar.
İnsanlarla birlikte yaşayan, yiyeceklerine ve kullandıkları malzemelere zarar veren üç tür fare ve sıçanlar mevcuttur. Bu türler;
Rattus rattus (siyah sıçan, çatı sıçanı),
Rattus norvegicus (Norveç sıçanı, gemi sıçanı),
Mus musculus (Ev faresi, fındık faresi) dir.
MÜCADELESİ
Tuzaklar Canlı yakalama ve yapışkanlar olmak üzere iki kısımdır. Yapışkan tuzaklar profesyonel kullanım için önerilmemektedir. Ancak bazı durumlarda şeffaf naylonlara sürülen yapışkanlar başarılı olmaktadır. Canlı yakalamalar ilaç kullanımı uygun olmayan yerlerde kullanılmalı, yakalamadan sonraki öldürme problem olmaktadır. Bu kullanımda önemli olan tuzak içine yerleştirilecek yemlerdir.
Yemler
Norveç sıçanı için fıstık ezmesi, sosis parçaları, taze elma dilimleri.
Çatı fareleri fındık, kurutulmuş meyve, taze elma.üzüm, fıstık.
Evin fareler için, pastırma ile karıştırılmış fıstık ezmesi, kuru üzüm, çikolata.
Kimyasal Mücadelede
Antikoagulanlar
Antikoagulanların 1930 yılında ABD de sığırlarda görülen thrombosis hastalığının tedavisinde kullanılması amaçlanmıştır. Bu çalışmalar sırasında warfarinin tedavi edici özelliği bulunmuştur. Daha sonraki çalışmalarda rodentisit olarak kullanılmasına karar verilmiştir.
Antikoagulanların kullanılması kemirgen mücadelesinde dönüm noktası olmuştur. Bu başarıda;
1-Antikoagulanların özel kokusunun olmaması
2-Etkilerinin sonradan ortaya çıkması
3-Düşük dozlarda kullanılması
4-Spesifik antidotlarının olması, onları avantajlı kılan noktalardır.
Bitler
Böcekler sınıfına bağlı kanatsız, küçük hayvanlardır. Bitler insanlar ve hayvanların derisinde parazit olarak (asalak) yaşayan ve kan emen vektörlerdir. Bitler yarı başkalaşım (metamorfoz) geçirirler. Hayat evreleri yumurta, nimf ve ergindir. Nimf evreleri ve erginleri insanlardan kan emer. Konaklarını genelde değiştirmezler. Küçük, kanatsız böceklerdir ve diğer böcekler gibi vücutları baş, göğüs ve karın bölümlerinden oluşur. Bitler tüm yaşamları boyunca konağa bağımlı zararlılardır. Nimf evresinden itibaren
tüm yaşamları boyunca kan emerler. Konak dışında tüm sıcaklık, nem vb. çevre şartları uygun olduğunda bile en fazla 10 gün yaşayabilmektedirler.
Dişiler yumurtalarını yapıştırmak için özel bir sıvı salgılarlar. Bu sıvı ile yumurtalarını baş biti özellikle başın arka tarafındaki saçlara, kasık biti kasık ve bazen koltuk altı, sakal, kirpiklere yapıştırır. Vücut biti ise yumurtalarını giysilerin kıvrımlarına, dikiş yerlerine nadiren koltuk altlarına bırakır. Bitlerle bulaşan Hastalıklar Bitlerin insanlar için yol açtıkları önemli sorunlar, kaşınmaya bağlı dermatit şeklinde seyreden pediküloz ve pitiviyoz hastalıkları ile bitler tarafından insanlara nakledilen başlıca
üç hastalıktır. Bunlar; epidemik tifüs (lekeli tifüs, lekeli humma), siper ateşi (trench fever, siper humması) ve dönek ateş (relapsing fever, humma-i raci) dir.
Bit mücadelesi
Bit ilaçlama yaptırılmadığı sürece üremeye devam eden bu canlılar ile mücadele ertelendikçe zorlaşmaktadır. Dolayısıyla bit sorunu olan yerlerde ilaçlama işleminin geciktirilmemesine dikkat edilmelidir. Bitten kurtulmak için, bireysel temizlik önemli olduğu gibi, ortamın bu haşerelerden arındırılması da son derece önemlidir. Bu nedenle, kişisel temizlik ile bit ilaçlama işleminin aynı anda yapılması şarttır. Zira bitlerin ortamdan arındırılmaması, sorunun tekerrürüne yol açacaktır.
Pire
Pireler, kanatsız, küçük, deriyi delerek kan emmeye adapte ağız organeli bulunan, binden fazla böcek türüne verilen genel bir addır. Tropik ve ılıman bölgelerden kutup bölgelerine kadar geniş bir yayılım alanı olan pireler özel vücut yapıları sayesinde memelilerin ve kuşların derisine tutunarak kan emer ve bu esnada konakları arasında tehlikeli hastalıkların bulaşında aktif rol oynarlar. Avrupa’da orta çağ döneminde vebanın insanlara bulaşına neden olarak nüfusun yaklaşık dörtte birinin ölümünden sorumlu tutulmaktadır. 1,5 mm den 3,3 mm ye kadar değişiklik gösteren boylara ve koyu renge sahip olan pireler özel bacak yapıları sayesinde son derece hızlı hareket edebilen canlılardır. İnsan, köpek, kedi, tavşan, kümes hayvanları ve vahşi hayvanlarda bulunabilmekte olup hastalıkların bulaşı yanında ısırıkları neticesinde şekillenen allerjik reaksiyonlar sonucu kızarıklıklara ve deri lezyonlarına neden olurlar.
Zararlı etkileri
Başlıca zararlı etkileri; kan kaybı, barsak parazitleri ile hastalık etkenlerinin bulaşması ve deri hastalıkları olarak, üç ana başlık altında toplanabilir.
Kan kaybı:
Yoğun pire enfestasyonlarının şekillendiği dönemlerde ufak ırk köpekler ve yavru hayvanlarda anemi şekillenebilmektedir.
Barsak parazitleri ile hastalık etkenlerinin bulaşması:
Özellikle kedi piresi (Ctenocephalides felis) kedi tenyası olarak adlandırılan Dipylidium caninum ve Hymenolepis diminuta gibi sindirim sistemi parazitlerinin ara konakçısı olarak kedi, köpek ve insanlara etkenin bulaşında rol oynar. Pire bulunan hayvanlarda iç parazit ilacı tedavisi uygulanması ve insanlara bulaşın engellenmesi için hayvan üstüne dış parazit damlasının uygulaması yanı sıra hayvanın bulunduğu barınak ile evin pire yönünden temizlenmesi sonrasında etkili bir insektisit ile korunma programı uygulanmalıdır. Pireler tarafından yayılan en önemli hastalık veba olup etkeni Yersinia pestis tir. Hastalıkla mücadelede pireler ve pirelerin en önemli taşıyıcısı olan fareler ile mücadele büyük önem arz etmektedir. Yanı sıra lekeli humma olarak bilinen pek çok tifus (Rickettsia typhi, Rickettsia prowazekii, Rickettsia felis) etkeninin bulaşında önemli rol oynamaktadır. Kedi tırmığı hastalığı etkeni olan Bartonella henselae in dahil olduğu Bartonella spp. Etkenlerinin bulaşması yine pireler tarafından gerçekleştirilmektedir. Zira hastalık etkeni kediden kediye yada insandan insana bulaşmamaktadır. Özellikle farelerde Salmonella enteriditis ve Francisella tularensis yanı sıra farelerde bir kan paraziti olan Trypanosoma lewisi etkenlerinin bulaşında rol oynamakta ve dolaylı olarak insan sağlığı üstünde zararlı etkilere neden olabilmektedir.
Deri hastalıkları ve pire alerjisi:
Pirelerin deri üstünde ısırdığı bölgelerde lokal tahriş, kızarıklık, kaşıntı, kabuklanma, deri hastalıkları ve alerjik dermatitler şekillenebilmektedir.
Pirelere Karşı Mücadele
Küresel ısınma ve yoğun hava yolu ulaşımının daha sık ve kolay kullanılır olduğu günümüzde tropik iklim hayvanları, insektleri ve hastalıklarının global ölçekte
yayılımı kolaylaşmış ve iklimsel olarak daha önce tespit edilmemiş hastalıklar daha kuzey ve güney yarım küre ülkelerinde görülmeye başlanmıştır.
Pireler evlerin içinde, çevresinde ve evde bakılan hayvanlarda bulunan zorunlu parazitlerdir. Pire ve pire kaynaklı hastalıklar dünya genelinde artmakta veya bölgesel olarak yeniden artmaya başlamakta olup görülme sıklıkları yükseliştedir.
Pire mücadelesinin en önemli iki nedeninden birincisi hastalıkların bulaşmasını engellemeye yöneliktir, ikincisi ise pireler tarafından evcil hayvanlarda meydana gelen parazitizmin ekonomik kayıplarını önlemeye yönelik mücadeledir. Her bir nedenin mücadele stratejileri farklılık göstermekte olup konak hayvanın biyolojisi ve hareket tarzı ile bu farklılıklar ilişkilidir.
Tahta kurdu ilaçlama yapılırken, etkili böcek ilaçları kullanılması ve sağlık bakanlığı onaylı firmalardan hizmet alınması büyük önem taşır. Basit ilaçlama teknikleri ile yapılan tahtakurdu ilaçlaması, eşyalara zarar verebileceği gibi, sağlık sorunlarının oluşmasına da ortam hazırlar. Bununla birlikte, tahta ya da ahşaptan yapılmış eşyaların içerisinde tüneller açarak ilerleyen bu haşereleri yok etmek için kullanılan böcek ilaçlama yöntemi büyük önem taşımaktadır.
Tahta Kurdunun Özellikleri
Tahta kurdu ortalama 2-3 mm boyunda olan ve beslenmesini tahta ve ahşap eşyaları kemirerek sağlayan bir haşere türüdür.
Genellikle serin ve rutubetli iklim şartlarında görülen tahta kurdu haşeresi, ağaçtan yapılmış her türlü eşyayı (mobilya, merdiven, sanat eserler, çatı, direk) kemirerek zarar ve zamanla kullanılmaz hale getirir. Maddi zarara neden olan bu haşerelerden kurtulmak için tahta kurdu ilaçlama yaptırmak gereklidir.
Renkleri koyu kırmızı ve kahverengi olan tahta kurdunun bir diğer adı da ağaç kurdudur. Vücutlarının dışında kitin adı verilen sert bir tabaka kaplı olan ağaç kurdu böceklerinin güçlü çene yapıları vardır.
Yumurtlama sistemi ile çoğalan tahta kurdu, çiftleştikten sonra yumurtalarını odunluklara, duvar çatlaklarına ve duvar yarıklarına bırakırlar. Yumurtadan yeni çıkan tahta kurdu larvaları kısa bir süre etrafta dolaşıp uygun bir yer bulduklarında sürekli tahtaları kemirerek beslenirler.
Tahta kurdu haşeresi özellikle çam, ladin, kayın, göknar, ceviz, kavak, meşe, dişbudak ve sedir ağaçlarını kemirmeyi çok sever.
Ev içlerinde özellikle elbise dolaplar, mobilyalar, yatak odası takımları, mutfak dolapları, tahta sandalye gibi eşyaları kemirerek hem beslenir hem de bu eşyalara zarar vererek kullanılmaz hale getirir. Özellikle geceleri tahta kurdu haşeresinin tahtaları kemirme sesi rahatlıkla duyulabilir.
Maddi zararlara neden olan ve ahşap binaların çökmesine dahi neden olabilen bu haşereleri yok etmek için tahta kurdu ilaçlama yaptırmak gereklidir.
KENE
Ektoparazit, kan emici artropodlar (eklembacaklılar) olup, dünyanın hemen hemen her bölgesinde yayılış gösterirler.
Ülkemizde insanlar arasında sakırga, yavsı, kerni adlarıyla isimlendirililen ve dünyada yaklaşık olarak 900 kadar türü tespit edilen bu canlıların ülkemizde yaklaşık 32 türü tespit edilmiştir. Erginlerinde dört çift bacak bulunur ve bacak uçlarında çengeller vardır. Ön ayaklarının uçları dokunma ve koku alma için özelleşmiştir. Ormanlarda, yüksek boyda bitkilerin bulunduğu alanlarda bir hayvan geçtiği takdirde üzerine düşüp derisine yapışır ve etine hortumunu sokarak kanını emer. Hyalomma gibi bazı cinslerde konaklarını arar, bulur ve üzerine tırmanırlar. Dişi keneler yumurtalarını taş, toprak ve merada yaprakların altına, toplu ve birbirine yapışık şekilde bırakırlar. Yumurtlama süresi ve miktarı, dişi kenenin az veya çok kan emmesine ve diğer dış faktörlere bağlı olarak değişir. Her seferinde 25-30 olmak üzere, binlerce yumurta bırakabilirler. Dişiler kan emip doyunca normal büyüklüğünün 10 katı kadar genişleyebilir. Dişi keneler, erkeklerden daha fazla kan emerler. Hayatlarının her evresinde (larva-nimf-ergin) kan emmek zorundadırlar. Dişilerde ovaryum ile barsak irtibat halindedir. Bu yüzden bazı keneler kan emerken parazitleri sindirim sisteminden ovaryumlarına geçirirler. Bu parazitler ovaryumdan yumurtaya geçerek, yumurtadan çıkan larvaları enfekte ederler. Bu larvalar kan emerken parazitleri de hayvanlara taşırlar.
Keneler konakların tutunup ağız parçalarını deri içine sokarlar ve burada sabitlenip doyana kadar aynı yerden kan emerler. Argasidaeler çok kısa sürelerde çok miktarda kan emip doydukları halde, Ixodidae ailesindeki kenelerin doyması için birkaç gün ile birkaç hafta arasında süre gerekmektedir.
Kenelerin sağlık açısından önemleri
Hastalık yapıcı bakteri, virus, parazit, mantar taşıyabilirler.
2) Kenelerin vektörlüğünü yaptığı bazı önemli hastalıklar:
1) Borreliosis (Lyme hastalığı): Hastalık etkeni Borrelia adlı bir mikroorganizmadır. 1975'te önce insanlarda ve 1980'lerin ortalarında evcil hayvanlarda teşhis edilmiştir. Hastalık etkeni bakteriler kenenin bağırsakları ve salya bezlerine yerleşir ve kan emme sırasında konakçıya bulaşır. Semptomları, ısırık noktasında 1-3 hafta sonra gelişen derideki kızarıklık, ateş ve lenf yumurtalarının şişmesi ile seyreden grip benzeri semptomlar Birkaç hafta veya ay sonra vücudun etkilenen yerlerinde ağrılı nevritis ve felçler meydana gelebilir.
2) Babesiosis: Bir kan paraziti olan Babesia, ülkemizde yaygındır. Yoğun turist trafiği sayesinde hastalık orta ve Kuzey Avrupa ülkelerine de giderek yayılmaktadır. Parazit alyuvarlar içinde çoğalır ve alyuvarları parçalar. Bulaşmasından 1-3 hafta sonra konakçıda ateş, giderek artan durgunluk, anemi, mukoza ve göz kapaklarında sarılık, dalak şişmesi ve kan işeme meydana gelir.
3) Kene Felci: Kan emme davranışı sırasında deri içerisne enjekte edilen nörotoksinler sinirsel impuls geçişini bozar. Hastalık bulaşan köpeklerin arka bacaklarında ilerleyen bir felç ve nadir vakalarda solunum felcine bağlı ölüm meydana gelir. Kenelerin kısa sürede uzaklaştırılmaları ile semptomlar 24 saat içinde kaybolur.
4) Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi: Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı ülkemizde son 6-7 yılda ölümlere neden olması ile oldukça korkulan ve kenelere karşı yoğun bir mücadele çalışmasının yapılmasına neden olan bir hastalıktır. Dünyanın birçok ülkesinde rastlanılan bu hastalığa Türkiye'de 2002'de Tokat ilinde rastlanmıştır. Bu Türkiye'deki ilk bilinen epidemidir.
Daha sonra 2003 ve 2004 yıllarında Türkiye'nin farklı illerinde sendroma rastlanmıştır. Ülkemizde 2011 yılına kadar 5318 vaka saptanmış, bunlardan 267’si hayatını kaybetmiştir